“F
etö’nün Radikalleşme Süreci ve Bireyin Ezoterik Yolculuğu
” ile “
Ezoterik Radikal Bir Hareket Olarak Fetö
”… Bu iki makale politik bir olgu ve eylem olmanın ötesinde uzun süredir tartıştığımız Fetöcü olma süreçlerine ilişkin akademik bir çerçeveyle konuyu ortaya koyuyor. Bu makalelerin yazarı Prof. Dr. Hilmi Demir radikal dini hareketler konusunda uzmanlaşmış az sayıda hatta ve hatta nadir bulunan akademisyenlerin başında geliyor. Bu alanda uzmanlaşmış kişilerin azlığının toplumdaki potansiyel tehlikeleri fark etmek ve fark ettirmek noktasında önemli olduğunu düşünüyorum.
Çünkü dini, kılıf olarak kullanan hareketlerin oluşturduğu kutsallık haresi bu hareketlerin arka yüzlerinin görülmesine mani oluyor. Diğer taraftan
konusunu hep batılıların İslami hareketleri boğmak için bir tuzak kavram olarak kullandığına inandığımız için -ki bunun gerçeklik payı da var elbette- bu konularda çalışmaya pek de heves eden çıkmıyor. Ancak bugün gelinen noktada yaşadıklarımız, bu alanda yetişmiş insan eksiğimizi ortaya koyduğu gibi bu alanda daha çok yetişmiş insana ihtiyacımız olduğunu da gösteriyor.
Hilmi Demir’in makalesini okurken bir arkadaşımızın söylediği sözleri düşünmeden edemedim. O Fetöcülüğün eylemsel ve örgütsel kısmıyla mücadele etmenin daha kolay ama buna sebep olan zihniyet ile mücadelenin çok zor olduğunu söylüyordu. Birçok insanın Fetöcü olmasa da dünyaya zihniyet olarak Fetöcü gibi baktığını ve düşündüğünü söylüyor ve kapsamı da çok geniş tutuyordu. Mesela “kendi grubunun üyesi olmayana destek vermemekten” başlayarak, “kendini gizlemeyi alışkanlık haline getirmeye”, “legal yapıların ardında bambaşka bir arka yüz oluşturmaya” kadar birçok davranış biçimine işaret ediyordu. Asıl sorun bu yaklaşımın zihniyet olarak yaşatılmasıdır derken stratejinin yanlışlığına işaret ediyor ve uzun vadede Fetöcülüğün mutasyona uğramış versiyonlarıyla karşılaşabileceğimiz konusunda uyarıyordu.
Prof. Hilmi Demir’in makalelerini tam bu sohbetin üzerine okuyunca arkadaşımın çok da haksız olmadığını düşündüm. Bu hareketlerin işaret fişeklerine dair bilgi sahibi olursak belki bireylerin bu ezoterik yapılar tarafından devşirilmesine mani olunabilir.
Hilmi Demir bu kitleyi şöyle tanımlıyor: “
Sır, gizem, rüya, ilham, kozmik güçlere sahip Mesihi bir Ruh ve toplumu dönüştürmek için her şeye hazır bir kitle. Bu özellikler bu yapının dini ve ahlaki bir cemaat olmaktan çok öte bir anlama sahip bir yapı olduğunu ortaya koyuyor
.”
Buradaki
tanımı önemli. Prof. Demir’in bunu engellemek için önerisi ise şöyle:
Bu dini bilgi alanının ve bu alanda üretim yapan yapıların ve grupların bilgilerinin açık, şeffaf ve denetlenebilir olması, eleştirel düşünceye ve İslam kelamının akli yönüne daha fazla yatırım yapılması, bu tür yapıların gizli gündemlerini anlamamızı sağlayacaktır.
Radikal örgütlerin tespitini zorlaştıran en önemli etken ise legal yapıların arkalarına gizlenmeleri, adeta onların içine gömülmeleri.
Makalelerden kısa bir özetle radikalleşme unsurlarına ilişkin notları paylaşarak konuya dikkat çekmek istiyorum.
“Radikalleşme, itikadi ideolojik bir bilinçlenme ve bunların gömülü olduğu bir çevre gerektirir. Bu yapılarda
dini itikadi ideoloji ve ezoterik karizmatik lider
mutlaka vardır. Tüm dini radikal gruplarda “
vardır. Taraflarda ötekini şeytanlaştırma ve dünyayı kurtarma amacı ortaktır “
Kozmik savaş bahsinin çağın tüm radikal hareketlerinde önemli bir motivasyon olduğu da görülüyor.
“
Radikal İslamcı terörizmi diğerlerinden ayıran bir başka özellik de, onun ancak nihai zafere ulaşıldığında sona erecek kutsal savaşın bir türü ya da iyi ve kötü arasında devam eden kozmik bir savaş olarak kabul edilmesidir. Bu eylemler kutsal kitaplarda yer alan dini geleneklere dayandırılmaktadır. Bu eylemciler kozmik bir savaş inancıyla teröre motive olmuşlardır. Bu imajlar kozmiktir çünkü hayatın ötesindedirler. Geçmişin efsane savaşlarıyla iyi ve kötü arasında metafizik bir savaşla ilgilidirler. Onları daha saldırgan kılan ise kutsal savaşa ilişkin dini imajlarını dünyevi politik savaşların hizmetine sunmalarıdır. Bu da zamanla daha ruhani başka kalkışmalara sebep olabilmekte, dini kullanan terör hareketlerinin merkezinde kolaylıkla şiddetin yer alabilmesini sağlamaktadır.
“Kozmik savaş öğretisi” bireyin grup kimliğine ölümüne sahip çıkmaya mecbur bırakmakta, bu nedenle radikal örgütler tarafından sıklıkla sahip çıkılan bir metafor olmaktadır.
”
İnanışları radikalleştiren sebepleri, söylemlerinde ortaya çıkan ortak noktaları konuşmak gerekiyor.
ile bunların arasına çizgi çizememenin vebalinin büyük olduğunu düşünüyorum.