Korkmayın, titreyin…

04:007/12/2017, Perşembe
G: 18/09/2019, Çarşamba
Aydın Ünal

Son günlerde Fetullahçılar arasında çok okunan bir yazarım. Bunu, verdikleri tepkilerden anlıyorum.Fetullahçı okuyucularımı 2 kesime ayırıyorum…Birinci kesim, “yiyiciler”… Cumhurbaşkanımız bunları “akıllılar” olarak da adlandırmıştı. Tuzu kuru olanlar. Kapağı darbeden önce yurtdışına atmış, tezgahı kurmuş, günlerini gün ediyorlar. Himmet paralarını gönül rahatlığıyla yiyorlar. Alabildiğine özgürler. Kimi zaman Nil Nehri üzerinde sandal sefasında, kimi zaman tıka basa dolu arabalarıyla alışveriş

Son günlerde Fetullahçılar arasında çok okunan bir yazarım. Bunu, verdikleri tepkilerden anlıyorum.

Fetullahçı okuyucularımı 2 kesime ayırıyorum…


Birinci kesim, “yiyiciler”… Cumhurbaşkanımız bunları “akıllılar” olarak da adlandırmıştı. Tuzu kuru olanlar. Kapağı darbeden önce yurtdışına atmış, tezgahı kurmuş, günlerini gün ediyorlar. Himmet paralarını gönül rahatlığıyla yiyorlar. Alabildiğine özgürler. Kimi zaman Nil Nehri üzerinde sandal sefasında, kimi zaman tıka basa dolu arabalarıyla alışveriş merkezlerinde, kimi zaman da ABD’de, Avrupa şehirlerinde, villalarının, lüks arabalarının, çok kazandıran dükkanlarının önünde görüntüleniyorlar. Bunlar aynı zamanda “beyin takımı”. Sürekli operasyon planlıyorlar. Her bir operasyonlarında çuvalladıkları için, mesailerini daha çok tabanı uyuşturma operasyonlarına sarfediyorlar.

Bu birinci kesim yazılarımı okuyup, önce çarpıtıyor, sonra çarpıtılmış şekilde İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça ya da başka dillerde dünyaya ve kendi tabanlarına servis ediyorlar.

Örneğin son yazımda FETÖ’de “örgüt içi infazların” kaçınılmaz olduğunu yazmıştım. Bunu, “yargısız infaz” olarak çarpıttılar, İngilizceye çevirdiler ve bu yalanı servis ettiler. Öyle ki, meşhur Fetullahçı eski savcı, Nev York’taki dava tiyatrosunun senaryo yazarı Preet Bharara dahi topa girdi ve “Bayanlar baylar, Erdoğan’ın Milletvekili sürgündeki gazeteciler için yargısız infaz istedi” diye twit attı.

Fetullahçı okuyucularımdan ikinci kesim, kaçamayanlardan, gidemeyenlerden, örgütün pisliklerinin faturasını ödemek zorunda kalanlardan oluşuyor. Bu kesim, Fetullahçıların “sürünenler” kolunu teşkil ediyor. Onların da tepkilerini alıyorum. Beni doğal olarak sevmiyorlar ama artık açıktan da hak veriyorlar.

İkinci kesim, yani “sürünenler”, kaçanların zevkü sefa içindeki yaşantılarını görüyor ve artık örgütü sorguluyorlar. Kendilerine vaad edilen “kurtuluş gününün” bir türlü gelmemesinden, müjdelerin bir türlü gerçekleşmemesinden, rüyaların bir türlü “hayırla” sonuçlanmamasından dolayı kızgınlar. Yurt dışında gününü gün edenlerin tasarladığı operasyonlarla üzerlerindeki baskı daha da artıyor ve bu sorumsuzluktan şikayetçiler. Sürünenlerin darbede suçüstü yakalananları müebbet gerçeğiyle tanıştılar. İşinden atılanlar işsizlik, yoksulluk gerçeğiyle tanıştılar. Verilen gaz artık kendilerine yetmiyor. Sürünenler arasında örgüt içi sorgulama kadar öfke de kademe kademe yükseliyor.

Nev York’taki Fetullahçı dava tiyatrosu fiyaskoya doğru hızla ilerlerken, “yiyiciler”, “sürünenleri” bir arada tutmak ve isyanı önlemek için yeni taktikler üretmek zorundalar.

Bu aşamadan sonra, “müjde, muştu, dava, fedakarlık, Cennet’in tapusu” gibi boş kavramların da, rüyaların da tabanı avutması mümkün değil.

Terör örgütlerinde, böyle durumlarda devreye “korkutma” girer.

PKK 40 yıldır ayaktaysa, bunu en çok da “korkutmaya” ve korkutmanın somut neticesi olan “örgüt içi infazlara” borçludur.

Her biri PKK’lı olan, hatta bazıları PKK’nın kurucusu olan Celal Aydın, Haki Karer, Ali Doğan Yıldırım, Mehmet Turan, Ali Ömürcan, Yıldırım Merkit, Mahsum Korkmaz gibi isimler PKK’ya ihanetle suçlanıp iç infazlarda katledildiler.

En son, Paris’te, PKK’nın kurucularından Sekine Cansız ve onunla birlikte Leyla Söylemez, Fidan Doğan PKK tarafından infaz edildiler.

PKK içindeki infazların sayısının 15 bini geçtiği söyleniyor. Mağaralarda, dağlarda, sözde hapishanelerde katledilen PKK’lıların ne sayısı, ne de kimlikleri tam olarak biliniyor.

PKK’ya yönelik en küçük bir sorgulamanın “ihanet” anlamına geleceğini ve sonucunun da “örgüt içi infaz” olacağını herkes biliyor ve dağdaki teröristten Meclis’teki uzantılarına kadar herkes konuşurken korku altında dikkatli konuşuyor.

FETÖ de, bir terör örgütü olarak, işte bu yol ayrımına geldi. Örgüt kendisini korumak, ayakta kalmak, nefes almak istiyorsa, tabanını korkutacak, bunu da mutlaka “örgüt içi infazlarla” yapacaktır.

“Örgüt içi infazların” sadece FETÖ’nün “sürünenler” kolunu değil, aynı zamanda “yiyiciler” kolunu da hedef alacağını tahmin etmek güç değil. Örgütü sorgulamak kadar, örgütün mahrem bilgilerine sahip olmak da örgüt üyeleri için tehlike teşkil edecektir.

Şu aşamadan itibaren FETÖ’nün hiçbir elemanı güven içinde değil. Hiç boşuna çarpıtmayın bu ifademi: Haşa, “yargısız infazdan” bahsetmiyorum; tehdit, örgüt elebaşından ve onun tasmasını tutan istihbarat örgütü/örgütlerinden gelecektir.

“Nihat Avni” mi, “Suat Avni” mi, adı her neyse, Fetullahçılar arasında da muteber bir sosyal medya operasyon ajanı “korkma, titre” diye yazıp duruyordu ya… Keser döndü, sap döndü, hesap döndü.

“Korkma, titre” ey Fetullahçı okuyucum! Çünkü ancak korkmayıp titrersen kendine gelebilirsin; kendine gelebilirsen, hem Fetullahçılıkla kaybettiğin ahiretini ve imanını kazanabilir, hem de örgütün tehdidinden kurtulup hayatta kalabilirsin.

Eğer titreyip kendine gelmezsen, himmet paralarıyla vur patlasın çal oynasın eğlenen “dava arkadaşlarını” iç geçirerek daha çok izlersin. FETÖ tiranlığı çökerken de enkazın altında kalabilirsin. Bunu görebilmek için müneccim olmaya, sahte rüyalar üretmeye ihtiyaç yok. Yazılarımı çarpıtmak için nasıl kıvrandıklarına bak, yaklaşmakta olanı zaten anlarsın.

#FETÖ
#Fethullahçılar