CHP’ye övgü

04:0012/06/2017, Pazartesi
G: 17/09/2019, Salı
Aydın Ünal

Katar krizi patlak verdiği andan itibaren CHP hangi safta duracağını, hangi tavrı takınacağını ve nasıl bir söylem kullanacağını çok hızlı şekilde belirledi ve sanki olacaklardan haberi varmış da hazırlıklıymış gibi meseleyi iç politikaya taşıyıverdi.CHP’nin çok hızlı şekilde pozisyon belirlemesini “kurgulanmış” olmasına ya da alacağı pozisyonun kulağına “fısıldandığına” bağlayanlar yanılırlar.CHP’nin, böyle bir krizde pozisyon belirlemek için dışardan yönlendirmelere hiç ihtiyacı yok. Zira CHP,

Katar krizi patlak verdiği andan itibaren CHP hangi safta duracağını, hangi tavrı takınacağını ve nasıl bir söylem kullanacağını çok hızlı şekilde belirledi ve sanki olacaklardan haberi varmış da hazırlıklıymış gibi meseleyi iç politikaya taşıyıverdi.


CHP’nin çok hızlı şekilde pozisyon belirlemesini “kurgulanmış” olmasına ya da alacağı pozisyonun kulağına “fısıldandığına” bağlayanlar yanılırlar.

CHP’nin, böyle bir krizde pozisyon belirlemek için dışardan yönlendirmelere hiç ihtiyacı yok. Zira CHP, tam 94 yıldır bugün olduğu pozisyonda duruyor. 94 yıl boyunca aynı pozisyonu muhafaza edebilmek de, kim ne derse desin, “takdiri” ve “övgüyü” ziyadesiyle hak ediyor.

CHP, 94 yıl boyunca, kimi zaman yalpalamış olsa da; faşizme, komünizme, sosyalizme, liberalizme, demokrasiye, dindarlığa, din düşmanlığına, ulusalcılığa, İrancılığa, Kürtçülüğe, Baasçılığa, Komitacılığa meyletmiş olsa da, tabii duruşunu, o istikrarlı, o tutarlı statükocu duruşunu hiç bozmadı.

CHP, Lozan Antlaşması’nın altına imza atan parti. Lozan ise, öncesinde yapılan gizli Sykes-Picot Antlaşması’nın Türkiye’yi ilgilendiren kısımlarını garantiye alan bir antlaşma.

Sykes-Picot Gizli Antlaşması, içinde bulunduğumuz coğrafyanın sınırlarını çizmişti. Sadece sınır çizmekle kalmamış, bu sınırları muhafaza edecek idari yapıyı da şekillendirmişti.

Sykes-Picot’yu imzalayanlar ve Lozan’ı imzalatanlar, bölgedeki statükonun değişmesine izin vermiyor, hatta sorgulanmasına bile tahammül göstermiyorlar.

Demokrasi, hürriyet, bağımsızlık, seçim, insan hakları, ifade, basın, gösteri, örgütlenme özgürlüğü gibi “modern” kavramlar, bölgedeki statükoya tehdit oluşturuyorsa, Batı için hiçbir anlam taşımıyorlar.

Örneğin, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması için verilen mücadele, 100 yıl önce kurulan statükoyu değiştirmeye yönelik olduğu için “terör” olarak yaftalanabiliyor.

Ya da, Mısır’da, 100 yıllık statükoyu sorgulayarak seçimle gelen Cumhurbaşkanı ve hükümet darbeyle devrildiğinde, hiçbir şey olmamış gibi davranılabiliyor.

Coğrafyamızda kanın oluk oluk akması, petrolün de bununla paralel olarak Batı’ya akması, yoksulluk, zulüm, sefalet de statükonun bir gereği. Bu gidişatın sorgulanması da egemenlerin hoşuna gitmiyor.

İşte bu statükonun altında imzası olan CHP, statükoya yönelik her hareketin son derece tabii olarak karşısında, statükoyu koruyanların da yanında pozisyon alıyor.

CHP’nin, Demokrat Parti’nin bağımsız, onurlu ve aktif dış politikasına ağır muhalefet etmesi, tabiatının bir gereğiydi.

27 Mayıs darbesini hazırlamak, darbeyi alkışlamak ve idamları keyifle izlemek de aynı şekilde CHP’nin tabiatının bir gereğiydi.

12 Eylül darbesinin taşlarını döşemek, 28 Şubat’a alkış tutmak… Hepsi de, CHP tutarlılığının neticesiydi.

Yakın zamanda yaşadığımız saldırılarda CHP’nin aldığı pozisyonlar da “öylesine” pozisyonlar, ya da “fısıldanan” pozisyonlar değildi.

7 Şubat MİT Krizi’nde, Gezi olaylarında, MİT TIR'ları komplosunda, 17/25 Aralık darbe girişiminde CHP hep tabiatının gereğini yaptı, yani hep tutarlı davrandı. Tarihi boyunca yaptığı gibi, bölgedeki zulmü, haksızlığı, baskıyı, çatışmaları, yoksulluğu, adaletsizliği ısrarla gündeme getiren, “dünya 5’ten büyüktür” diyen, “Filistin”, “Kudüs” diyen, yani statükoyu sorgulayan iradenin karşısında durdu.

Statükonun ajanı ve maşası Fetullah Gülen’le ortak operasyon yaparken de, Esed’in yanında dururken de, Mısır’da darbeyi onaylarken de, Filistin karşısında İsrail’i savunurken de, “Türkiye DAİŞ’e destek veriyor” yalanını söylerken de CHP aslında yönlendirilmiyordu; hep tutarlıydı, hep tabiatının gereğini yapıyordu.

15Temmuz’a “kontrollü darbe” diyen CHP, ne Alman istihbaratının sözcülüğünü yapıyor, ne de yol arkadaşı Fetullah’ın ricasını yerine getiriyor. Sadece statükonun gereğini yapıyor, tutarlılık sergiliyor.

Katar krizi ortaya çıkınca da CHP hiç tereddüt etmeden ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve benzerlerinin, yani statükonun safında yer tuttu. 94 yıllık çizgi, zaten bunu gerektiriyordu.

Aslında CHP, sadece “tutarlılığıyla” değil, Lozan’a ve Lozan’la biçilen elbiseye bu kadar aşkla bağlandığı için “sadakat”iyle de övgüyü ve takdiri hakediyor!

CHP’nin 94 yıllık bu istikrarlı çizgisine “inat”, “yanlışta ısrar”, “korku”, “boyun eğme” diyenler de olabilir… Ne derseniz deyin, 94 yıl boyunca aynı çizgide durmak, aynı pozisyonu muhafaza etmek, kuruluş felsefesini nesilden nesile aktarabilmek, yanlış da olsa bu kadar “tutarlı” kalabilmek az şey değil.

Sonuçta statüko orada öylece duruyor; statükonun partisi CHP neden değişsin ki?

#CHP
#Katar
#ABD
#İsrail
#Suudi Arabistan